Narahara Ittetsu’nun Excalibur üzerine fikirleri

Sodyum
4 min readJun 28, 2022

Uyarı: Bu yazıdaki metnin çevirisinde bolca dijital yardım alınmış olup “Doğru” sayılabilecek bir kalitede olması için yorumdan öte bir uğraşa girilmiştir. Yazıyı olduğu gibi kabul edip referans olarak kullanmamanız önerilir.

Dün gece favori yazarım ve FullMetalDaemon Muramasa’nın yaratıcısı olan Narahara Ittetsu üzerine bir araştırma yaparken denk geldiğim bir yazının ingilizce çevirisi bulunmadığı için çevirip burada tutmaya karar verdim.

Öncelikle belirtmek istiyorum ki Japonca bilgim ortalamanın bir hayli altında ve bolca sözlük yardımı ile yapabildim bu çeviriyi bu yüzden hiçbir şekilde kusursuz olduğunu iddia etmiyorum ama yazının özüne olabildiğince sadık kalmaya çalıştım.

Mevzubahis yazı Fate/Zero’nun 4. cildi ile beraber yayınlamış olan 2007 yılına ait “All Around Fate/Zero” isimli memorial kitabından. Fate bilgisi yüksek bazı arkadaşlar bu yazıyı mantıksız bulabileceğinden, bu süreçte henüz Zero’nun bir anime uyarlamasına sahip olmadığını ve daha bitmemiş olduğunu da belirtmek istiyorum.

Yazı Narahara’nın Excalibur ve Noble Phantasm’ının gerçek dünyada nasıl işleyeceği konusundaki fikirlerini anlatıyor ve Narahara’nın ne kadar kılıç takıntılı bir insan olduğunu sanırım 100. defa ispatlıyor. Devam etmeden önce Zero’nun animesinde yahut romanında deniz canavarı kısmına gelmemiş kişiler spoiler yiyeceklerini bilsinler.

Yazının aslı.

“Büyülü kılıçlar üzerine bir konuşma yapalım.

Şanlı Ruh Saber, “Vaat edilmiş zaferin kılıcı” ile anılan Ekskalibur’un sahibi. Bu isim hem kılıcın imzası, hem de nihai kılıç tekniğinin namıdır.

Bu büyülü kılıcın hakiki somut bir halini varsaymak istiyorum.

Kaynak öznem “Fate/Zero” KISIM 10 olacaktır. Mevcut zaman itibari ile kılıç Ekskalibur’un kullanımı sadece bu kısım ile kısıtlıdır. Ek olarak “Fate/Stay Night” bu fikirlerimde göz önüne alınmamıştır.

3. Cilt 154. Sayfa’ya göre, Ekskalibur’un kılıç tekniği isminin anılması ile beraber kullanıma geçer, ve “Serbest kalan ejderin kudreti, süratlenmiş sihir gücünü bir ışık parıltısına çevirdi ve girdap gibi dönen hüzme bu deniz yaratığını gecenin karanlığına gömdü.” ile tasvir edilir. Bunun sonucu olarak ise “Nehir akıntısı bir anda kaynadı.” Ve, düşman “Kızgın bir darbeye maruz kaldı.” olarak belirtilmiştir.

Pek kudretli bir ejderha

Sanki bir ışın ateşlenmiş gibi bir tasvir yapılmış olsa da, pek tabii ki böyle bir şey mümkün olamaz. Bir ışın ortaya çıkarabilmek için kılıcı neden savurmak zorunda olasınız? Gerçeklikten ayrılan kıt görüşlü varsayımları bir kenara bırakalım ve dikkatlice yeniden düşünelim.

İlk kilit nokta “sihir gücü” gibi gözükmektedir ki, bu elbette yahut büyü yahut büyücülük gibi mantık dışı sanrıların arasından ayrılamayacak bir kavramdır. Bu sebeptendir ki bu kuvvetle muhtemel mecazi bir kullanımdır. Ve muhtemelen genel olarak “Çi” olarak anılan, insan bedeninin iç enerjisi için kullanılan terime atıfta bulunmaktadır.

Enerji. Hatırlatmak isterim ki, bu bahsettiğim sanatın isim anma ile icra ediliyor olduğu bilinen bir gerçektir. …Bu iki bilgi arasındaki bağlantıyı kurduğumuzda bu numaranın da özünü görmüş olmuyor muyuz.
Buna Ejderin kudreti deniyor. Söylemeye gerek yok ancak, ejderha diye bir şey olamaz ve, varsayalım ki bu dinozorlar hakkında olsa dahi insanoğlunun onların genlerini miras almış olması düşünülemez. Bu da mecazi bir tasvirdir. Bu, Saber’ın ejder soyundan gelen birini andıran niteliklere sahip olduğu anlamına gelir. Örneğin, son derecede yüksek sesleri gibi.

Başka bir deyişle.

Saber, diyafram solunumu yoluyla enerjisinin sınırlarına kadar çıkar, biriktirmiş olduğu her şeyi “Ekskalibur” diye haykırarak dönüşüme uğratır. İnsan bedeninin çıkarabileceği ses sınırlıdır, ancak bir sebepten ötürü ki bu sınırı aşar, haykırışı “Girdap gibi dönen hüzme” olup, anormal bir titreşim dalgasına dönüşür ve titreşimler “Nehir akıntısı bir anda kaynamasına” yol açacak kadar büyük bir ısı yaratır ve ışık parlamasını andıran bir görüntü çıkarıp, deniz yaratığının “Kızgın bir darbeye” maruz kalıp “Boylu boyunca yanmasına” ve ölmesine yol açar.
Tamamen mantığa dayalı değerlendirmelerin sonucu, Ekskaliburun kılıç tekniği böyle analiz edilebilir. Gün ışığına çıkarılan bu sonuç ne kadar da enteresan değil mi? Mucize yahut büyülü kılıç olarak lanse edilip edilmediğine bakılmaksınız gerçek şudur ki, bu bir insan dövüş sanatıdır. Dövüş sanatları her zaman mantığa uygun biçimde yapılanmışlardır. Bu fikirlerimi geri kafalı mistizistlere ithaf ediyorum. Saygılarımla, fırçamı bırakmak istiyorum.

Bundan da öte zamane gençleri arasındaki sağ görüşe meyil beni endişelendiriyor.”

Hayır son cümleyi yanlış çevirmedim ya da ben eklemedim. Düşüncelerini haykırmayı seven birisi kendisi. Umarım çevirmiş olduğum bu yazı öyle ya da böyle birinin işine yarar.

Beni yeni bir şeyler karalayana kadar kendinize iyi bakın.

--

--